4 Eyl 2011

Sosyal sorumluluk...

,
Her ne kadar emperyalist bir ülke olsa da gelişmiş ülkelerin başında giden İngiltere eski bakanı Chorcil, 2. Dünya savaşı sırasında Londra’ya bombalar yağarken bile eğitime ara verdirmemiş öğrenciler okullarına devam etmişlerdir. Hal böyle olunca eğitimin önemi bir kere daha ortaya çıkmış oluyor.

Konuyu biraz daha açarsak: “Eğitim gelecektir. Eğitim olmaz ise bir ülkenin bırakın yarınını, bugününü bile yaşayamadan yok olur gider… “

Ökder, bu durumu sözle değil fiil ile yapmak istiyor. Ancak ülkenin koşullarını göz önünde bulunduran Ökder, bırakın eğitimi, yaşamak için bile durumu olmayanlara destek çıkmaya çalışıyor. Bunun için projeler geliştiriyor. Bu projeleri uygulamaya çalışıyor.

Ancak bunu yaparken reklam yapıp marka olmaktan kaçınıyor. Çünkü bu durumun yanlış olduğunu düşünüyor. Her ne kadar marka olmak bir derneğin güvenini sağlıyor ve bu güven ile derneğe daha çok destek geliyor gibi gözükse de bu durumu marka olmadan sağlayacak koşullarında mevcut olduğu unutulmamalıdır. Bu duruma örnek teşkil eden birkaç durumu şu şekilde sıralamak mümkün:

• Belediye teşekkür belgesi
• Valilik izni
• Belediye izni vs.
Gibi belgelerin yardımlar için destek toplamak gibi…

Uzun lafın kısası:” Güven için, markalaşmaya gerek yoktur…”

Bunlar haricinde Ökder, sosyal sorumluluk konusunda bir önder olmak istemektedir. Bu durumda ki temel amaç:”Sosyal sorumluluk bilincini tüm Dünya’ya yaymaktır.

Konunun başında da bahsetmeye çalıştığımız gibi iyi bir gelecek iyi bir eğitim ile olur. Yani, iyi bir Dünya iyi bir eğitim ile olur…

Yine az önce bahsetmeye çalıştığımız gibi: “Durumu olmayan kişilerin gururlarını incitmeden çeşitli yöntemlerle eğitime destek amaçlı projeler üretiyoruz.” Bu projelerden bir tanesinde de sizin de yardımınızı alıp harekete geçirmek istiyoruz.

Projemiz şu şekilde işlemekte: “Hangi bölgeye yardım gidecek ise öncelikli olarak o bölgenin eksik durumu tespit edilir. Bu eksiklik içerisinde örneğin giysi, kitap, ağaç gibi durumlar yer alır. Eğer giysi yahut kitap gibi şeyler eksik ise öğrencilerden belirlenen konu üzerinden resim çizmeleri istenir. (Duruma göre el işi de olabilir. ) Çizilen bu resimler daha sonra belirlenen bir yerde sergilenip satışa sunulur. Elde edilen gelirin %70’i projede bahsi geçen okulun ihtiyaçlarına harcanır. %30’u ise derneğin sırada ki sosyal sorumluluk için gerekli olan harcamalarda kullanılır.

Böylelikle sanki yardım karşılığında bir şeyler yapıyormuş gibi olup, gurur incitici durumlar yahut tembellik gibi durumların önüne geçilir.

Bu durumun haricinde artı bir durum olarak:” Sadece giysi ve kitap yardımı değil aynı zamanda okulun başka ihtiyaçları da %70’lik oran ile karşılanır. “

Peki bu projede sizler ne yapacaksınız?
Lise yahut üniversite öğrencisi iseniz okulunuzun kulübü olarak dilerseniz stant açabilir. Burada giysi, kitap yardımı toplayabilirsiniz. (Dilerseniz stant açmadan çevrenizden de toplayabilirsiniz.) Bu toplamalarda kendi kulübünüz adına yapıp kendi yardımınızı yaparsınız. Böylece hem sosyal sorumluluk bilinci gelişirken hem de okulların tüzüklerinde yer alan dernek standının açılma yasağını geçmiş olursunuz.

Eğer okumuyor da çalışıyorsanız çevrenizde ki insanlardan yardım alıp verdiğimiz adreslere gönderebilirsiniz.

“Peki, o halde dernek neden var?” Diyebilirsiniz. Bu sorunun cevabını sosyal sorumluluk bilinci olmayan insanlarda arayabilirsiniz. Çünkü bu kişiler sosyal sorumluluk için gerekli olan iradeyi sağlamak için bir derneğe ihtiyaç duyarlar. Ve bu dernek de bir ilk olmak için “Ökder” oluyor.

Şimdi gelelim esas soruya: “Dünya için bizimle çalışmaya ne dersin?”

Not: Bu yazıyı sonuna kadar okuduysan zaten bizimle aynı düşüncedesin. O yüzden çekinme ve beni ara. “Ne yapabilirim?” Diye sor.

VOLKAN KAHYALAR

0546 461 79 30


3 Eyl 2011

Rize- Ayder (Bölüm 2)

,

Gerçekten devasaydı. Grupta yaşanan aksilikler bizim sinirlerimizi bozmuştu. Ancak buna rağmen yolumuza kale ile devam ettik. Yollar çok bozuktu.Yani bu şu anlama geliyordu, savrulan aracın içinde sallanmaktan içimiz dışımıza çıkması ve sinirlerin aşırı derecede bozulması...
Ancak buna rağmen yolumuza kale ile devam ettik. Ama daha önce Eren'in dediği gibi asfaltın gelmemesi buralar için daha iyi oluyordu.
Geldiğimizde bizi üzen bir durum ile karşılaştık.Kale restore edilecek diye daha beter yapılmıştı... Bilgilendirmek amaçlı yazılan yazılar yalandı. Bu sebeple kalenin durumu içler acısıydı. Buradan rafting yapmaya geçtik. Biraz bekledikten sonra mayoyu ortaktan rica ile aldım. ( Ortak: Kamp boyunca insanların bir birlerine hitap şekliydi. Çünkü, Şeyh Bedrettin destanınında bahsi geçen ortaklık kavramı buradan gelmekteydi. ) Toplam 7 ortak sıranın bize gelmesi ile birlikte ufak bir tanıtım ile botlarımıza atladık. Ortaklardan bir tanesi polonyalı Cormın'dı. Çok iyi biriydi. Kampa; bölgeyi gezmek için geldiğinde karşılaşması ile katılmıştı. Sonra 3 gün boyunca kalıp bize eşlik etmişti.
Dümenin başında ki hocanın “Hey” sesiyle bizde aynı anda “Hop” deyip küreklere asılıyorduk. İlk anlarda arayı çok fazla açtık. Ama daha sonra sigara molasıyla fark fazlasıyla kapandı. Birde diğer arkadaşlarla savaşa girince çok geride kaldık. Ama savaşıda yendik :) Bu sırada geçtiğimiz bir ufak şelaleden uçan bir arkadaşımız belini biraz incitmesi dışarıda fazla abartılarak ANADOLU AJANSI haber yapınca, bu haber TRT'de bir kişi boğulmaktan kurtuldu olarak yansıdı. Daha sonra eğlenip kampa döndük. Yemeklerimizi yiyip seksen dakikalık bir “HES direniş” belgeseli izlemeye başladık.
Ertesi gün akşam 3 direnişçi bizim kamptaydı. Aslında Eren'in anlattığından farklı bir şey anlatmamışlardı. Ancak bunlardan bir tanesi önceden bahsedilen fındıklı köyünde HES patronlarına karşı 5 yıldır sopayla nöbet bekleyen direnişçilerinden biriydi. Ayrıca direnişçilerden biri önemli bir bilgi aktardı: “Aslında Karadeniz sahil yolu kaçaktı. Bu durum mahkeme kararıyla engellenmişti. Ancak bu sefer aynı proje ile beş metre öteden inşaat sürdü. Tekrar mahkeme bu inşaatı yasakladı. Ancak tekrar beş metre öteden sürdü. Ve gelinen son durum Karadeniz sahil yolu tamamen kaçak yapılmıştır.”
Cumartesi günü Karadeniz İsyandadır Platformu( KİP)'in sözcüsü Cenk bir seminer verdi. Bu seminerde.Greenpeace ve Tema gibi kurumların aslında nasıl sahtekar olduğunu, rüzgar ve güneş enerjilerinin nasıl zararlı olduğunu anlattı. Bu konuları açarsak eğer;
Greenpeace'in eski sahibi aslında bir yeşil sever olmadığını bunun yerine ”yeşil sermaye”ye destek veren bir kişi olduğunu anlatan bir videodan bahsedildi. Tema'nın fahri üyesi olan bir şahsın aynı zamanda nükleer santral şirketinin olduğu bu da yetmiyormuş gibi hasan keyf sular altında kalmasın diye bizler savaşırken, bu bölgenin su altında kalması için tek krediyi veren banka olan Garanti için yapılan bir ankette, Tema'nın ankete katılanlara yeşili koruduğu için(!) sertifika vermesi ayrı bir soru işareti olduğundan bahsedildi.
Güneş enerjisi panellerinin doğaya zarar verdiği çünkü, bu panellerin Güneşin geliş açısını değiştirdiği gibi, bu da yetmiyormuş gibi aynı zamanda Güneş panelleri için gerekli olan asitin yılda en az bir kere boşaltılması gerektiği için dolayısıyla bununda çevrede tahribata yol açacağı için...
Ayrıca Rüzgür enerjisi için gerekli olan rüzgar panellerinin bölgede yaşayan halkın kalp ritmini etkilediği ve bu enerjinin çevreye radrasyon yaydığı belirtidi.
Aslında asıl sorun: “Yeni enerji kaynağı bulmakta değil. Aksine, ne kadar yeni enerji kaynağı bulunursa bir o kadar yeni fabrikalar kurulacaktır.Dolayısıyla o kadar kapitalizm gelecek demektir. Zaten bu yüzden gerçek yeşilciler aynı zamanda anti- kapitalisttir. Ne kadar çok enerji o kadar çok silah teknelojisi ve çevreye zarar demektir.” Bunun yerine daha fazla fabrika olmasın ve daha fazla tahribat yaşanmasın denilip panel bitirildi.
Akşam saatlerinde veda konuşmaları için ateş yakıldı. Ve herkes ateşin çevrenide toplanıp şiirler okundu. Veda konuşmalarının bir taneside bana aitti: “ Ben burada olmaktan çok mutluyum desem az olur. Çünkü çok kelimesi yetersiz olur. Ben işçiyim. Yıllık iznimi kullanmak için geldim buraya. Burada çok şey öğrendim. Bodoslama konulara girsem dahi dışarıda dayak yiyecekken ,burada herkes bir birine saygı göstermesinin ne kadar da güzel bir şey olduğunu öğrendim. Farklı düşüncelerin harmanlanmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrendim. İstenilince her ne kadar başlangıçta çok ön yargılı olduğum atölyelerin ne kadar güzel şeylere vesile olduğunu gördüm. Karadeniz insanının her ne kadar bu çok soğuk havalarda dahi olsa havaların tam tersine sıcak kalplerinin olduğunu öğrendim. Hes karşıtlarının o burjuva gazetelerinde bir iki satırlık yer almasının aslında nasıl bir savaş olduğunu anladım. Burası bana çok şey kattı. Hepinizi çok seviyorum... “
Konuşmalardan sonra sıra şiir dinletisine gelmişti. Sabaha kadar horon vuruldu. Kampta yeni bir grup kurmuştu arkadaşlar. Onların güzel parçalarıyla coştuk...
Ertesi gün bize alışan halkın hüznü ile ayrıldık. Kamptan ilçeye inip otobüslere bindik. Buradan Trabzon'un Of ilçesine yapılan termik santrali protesto etmeye yola çıktık. Protesto halkın çok az destek vermesinden dolayı coşkusu da bir o kadar az bir şekilde yapıldı. Ancak verilen mesajlar tamdı.Ve aslında haftanın genel bir özetiydi.
Buradan gelecek sene tekrar buluşmak üzere şehirlere dağıldık...
Not: eren konuşmayı bitirdiği zaman bir müjde verdi: “Loç vadisi halkı, yorucu bir süreçten sonra, mahkemeyi kazandığı ve bu kazanım ile moral depoladığını söyledi.” Bu kazanım sadece bu bölgeye değil, aynı zamanda tüm HES karşıtlarına moral oldu. Ancak Hes'çi şirkek OR-YA, vadiye bu seferde taş ocağı ile girmeye çalıştığı bilgisi geldi. Yani mücadele devam ediyordu.
Savaşmaya devam...

VOLKAN KAHYALAR
 

1 Fikir Ver ! Görüş, Yorum, Anlayış farkı... Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger Templates