29 Eyl 2010

KOMİK(!)

,
Ülkemizde çok komik şeyler olmaya başladı. Ama bu komiklikten kastım “traji komik” de olabilir. “Acı acı güldüren” bir komiklik de olabilir. Bu durum bakış açısına göre değişebilir. Hemen sıralamaya başlayım…

Bir kere ülkemizde şurası aşikâr cemaatlere her karışan kendini Silivri’de buluyor. Bu bulma durumu anladığınız üzere gezme amaçlı değil…

O değil de bu gidişle Silivri değil şehir resmen “ülkeye” dönecek…

Artık adım atacak yer filanda kalmayacak orada…

Aman ne olacak ki sanki? Koskocaman devletimizin TOKİ’si var devletimizin. Diker binaları krediyle de tahsil eder binaların ücretlerini. (Yapmadığı şey değil. Aklıma gelen ilk örnek Antalya da çıkan orman yangınında hatırlarsanız “sizlere ev yapacağız” dediler köylülere. Doğru yaptılar da ancak ormancılık haricinde hiç geliri olmayan köylülere “krediyle ev” yaptılar.) Yani olmayacak bir şey değil Silivri’yi ismini değiştirip “Cezaevi” ülkesine çevirmek…

Hem bide anayasada da yer alıyor. Hükümlülük süreci biten kişiden hapishane parası alınıyor.

Görüyor musunuz işte? İki yerden o güzel devletimize para geldi. Adamlar boşuna demiyor “alın verin ekonomiye can verin!”

Durun daha bitmedi… Hatta yeni başlıyorum…

Atatürk’ün yatı olarak bilenen Savarona da fuhuş baskını yapılmış.

Kemalistler uyarıyordu. TSK satın alsın! TSK satın alsın! Diye… Ancak olmadı. Almadılar… İyi almasınlar. Sonra da üzülmesinler ama böyle şeyler oluyor diye!

O değil de vakit gazetesi sanki Atatürk’ü çok seviyormuş gibi “Pes!” dedi bu haber üzerine…

Asıl size pes! Bu kadar “fırıldak”lık olur mu? Her bulduğunuz salakça kağıt parçasını gerçek diye millete yutturmaya çalışan Atatürk’ümüzün her yaptığına bir kulp bulmaya çalışan siz değil miydiniz?

Siz değil miydiniz şeriat isteriz! Diye açık açık beyanatlarda bulunanlar. Ne oldu da şimdi Atatürk saldırıyı kınıyormuş gibi “pes!” Diyorsunuz?!

Bu durumlar ayrı bide dün gerçekleşen Hanifi Avcı olayına ne demeli? Hayret ettim. Nasıl oldu da bu durumu da Ergenekon’a bağlamadılar da PKK bağlantılı bir örgüte bağladılar? Acaba bu durumdan Ergenekon’a bu örgütü de koyacaklarını anlayabilir miyiz? Yada diğer PKK’lıları serbest bıraktıklarına göre (her ne kadar PKK ile uzaktan yakından ilişkisi olmasa da) acaba Hanifi Avcı’ya “seni diğer PKK’lılara yaptığım gibi biraz yat sen serbest bırakacağım mı demek istedi?” Yahut Ergenekon’dan içeri tıkılmaktan Haifi Avcı’nın şaka yapar edayla söylediği : “ Bana örgütte yer kalmayacak” dediği durum mu gerçekleşti?

Her zaman dediğim gibi bu kadar ciddi konular var iken karşı taraf seninle yazdığım şekilde dalga geçiyorsa, o zaman bende onların anladığı dilden “işte böyle” yazarım…

VOLKAN KAHYALAR

23 Eyl 2010

İYİ DE BUNUN BİZİMLE NE İLGİSİ VAR?!

,
İstanbul Tophanede ki olayı duymuş ya da okumuşsunuzdur. Ben olay yeri inceleme uzmanı filan değilim ama haberlerden takip ettiğim kadarıyla galeriyi basan şahıslar, kesinlikle planlı yapmışlardı baskını…

Bu kesinlik olgusunu da “basanların elinde biber gazı ve jop bulunmasından” anlıyorum.

Mahallenin olayı anlatırken “ne ilgisi var ise” Fatih Sultan Mehmet’den bahsetmesi ve içki içen kişileri de düşman olarak görmesi ülkenin gidiş hattının ne yönde olduğuna dair ipucular verirken,

Normalde sadece Samsun’da iktidarın gelişi ile sınırlı olan “sözde ahlak” polisi Ankara’ya da taşındı… Bu durum da doğal olarak biraz Tophanedeki duruma sağlama yarattı…

Buda yetmedi…

İşe birde Anayasa için yapılan referandum ile “özel yetkili savcılar” karıştı…

Nasıl mı?

Onu da ister sevin ister sevmeyin Ahmet Kaya’nın “Hadi bize gidelim” parçasından anlayalım…

Gecelere gidelim yar
Ödülleri alalım yar
İçelim içelim ölümüne içelim DGM’ye düşelim yar.



Anlamayanlar için şöyle açıklayim: “DGM için bkz: “özel yetkili savcı”

VOLKAN KAHYALAR

14 Eyl 2010

hayırlı olsun!

,
Hayırlı olsun!

2 gün önce aylardır beklenen referandum yapıldı. Ve önceki yazımda da yazdığım ve saydığım sebepler çerçevesinde 58 oranında evet çıktı...

İsteyenler tekrar yazımı http://www.facebook.com/?sk=2347471856#!/note.php?note_id=419579776926 linkinden okuyabilirler.

Ancak asıl konum bu değil benim...

Benim asıl konum çok yaklaşan bir tehlikeye karşı önlem almamız...

Bu bahsi geçen tehlike “fedarsyon sistemi...” Her ne kadar iktidar sürekli yalansada gidiş hat bu yalanlamanın tam tersini gösterdiği için bu yazıyı yazma gereği duydum.

Türkiye, referandum ile resmen bazı gerçekleri gözler önüne serdi...

Peki nedir bu gerçekler?

Sıralayim...

Ülkemiz laik-dindar-kürt olarak 3'e çok keskin bir biçimde ayrıldı. Ve bu koşullar federasyon için büyükbir başlangıcı göstere göstere getiriyor.
Boykotçular yine önceki yazımda belirttiğim gibi dolaylı yoldan evet dediler. Ki BDP'nin baskısından kurtulup da oy vermeye gidenlerin çok büyük oranı “evet” dedi. Yani sonuç pek değişmedi aslında hayırcılar açısından.
BDP'nin halkı, zor kullanarak sandıktan uzaklaştırdığı bilinen bir gerçek. Bu durumda BDP'nin aslında kürt halkının iradesini yansıtmadığının büyük bir göstergesidir.
CHP, eskiden kendini tutan şehirlerden hayır'ı çıkarttı. Ancak MHP kendi şehirlerinden hiç oy çıkartamadı. Bu durum kılıçtar ile CHP'nin nasıl oyları kendi tarafına çektiğinin büyük bir göstergesidir.
Bu durumda çıkartılabilecek bir sonuç ise aslında, AKP'nin iddia ettiği gibi hayır cephesinin çok güçlü olmasından dolayı mağdur olduğu değil, aksine CHP'nin nasıl oy potansiyelini yükseltip aslında hayır cephesinde nasılda tek başına olduğunun büyük bir kanıtıdır.

Önceleri de dediğim gibi sadece bu durum bile AKP'nin kan kaybettiğinin ve daha da kaybedeceğinin açık bir örneğidir. Kaldı ki AKP'yi sevmiyorum deyip normal şartlarda hayır cephesinde olması gereken %10'luk oy potansiyeli sahip kişiler hayır cephesinin kendisini ikna dememesinden dolayı “evet cephesine” demokrasi gelecek inancıyla gitmişlerdir.

Bu tablo başarısızlık değil resmen başarıdır!

Bu olaylar zincirinin sebibi olarak milli birliğin pati yahut çıkar dinlemeden hep beraberlik içinde olunmasıyla direk bağlantısı vardır.

İnanıyorum ki MHP'nin lideri bahçeli koltuğunu başka bir kişiye bıraktığında bu durum daha da alevlenecektir.

Ancak tüm bunlara rağmen savaş, asıl şimdi başlıyor...

VOLKAN KAHYALAR

9 Eyl 2010

Huyum kurusun!

,
Ben abartıyorum...

Hemde çok abartıyorum...

Ne yapayim yapım bu...

Yakında görürsünüz özelleştirilmeyen yapıları siyasi emellerine alet etmeye başlar bu iktidar...

Mesela, “Bize oy verin” tabelaları asıp , pankartları germeye boğaz köprüsünü de eklerler...

Sonra da pişmiş kelle gibi sırıtıp “e özelleştirilseydi böyle olmazdı!” Derler...

Çok abarttım değil mi?

Bakın ne anlatacağım...

İktidarın atadığı ÖSYM başkanı, KPSS deki kopya skandalı için “bizim haberimiz yok” deyip tüm sorumluluğu üstünden atmadı mı (hesapta) ?

Sonra iktidar meydanlara çıkıp referandumu seçim ortamına çevirdikleri yetmiyormuş gibi,

Fişlenmeleri her gün belgelerle ortaya çıkarmak yetmiyormuş gibi “biz fişlemiyoruz” diyorsa...

Engelli vatandaşlara elinden gelen tüm manileri gösterip sonra da engellilere ayrıcalık geliyor deyip tüm bu yaptıklarını unutuyorsa...

Eğer, kendi görüşünedn olmayan sendikacıları elle tutulur her hangi bir şey göstermeden içeri tıkıp “sendikal hak ve özgürlük getireceğiz” diyorsa, eğer Habur krizinde pkk'lıları yerleri belli diye serbest bırakıp ergenekondan yakalanan kişileri ise ne kadar suçsuz olursa olsun, ne kadar tanınmış olursa olsun yerleri belli olmayabilir diye içeri atıp sonra da çıkıp “yurt dışına çıkış özgürlüğü getiriyoruz” diyorsa...

Eğer, 90 küsür yaşındaki adama yargı yolu açacağız deyip, çankaya köşkünde ağırlayıp bu durum ortaya çıkınca da “e o maddenin orada durması yanlış” diye konuyu resmen kıvırıyorsa...

Eğer, basını istediği gibi kullanıp kendini kullandırmayanlara büyük cezalar veriyorsa...

Eğer, ülkede açlıklar, yoksulluklar artıp insanlar açlıktan kendini öldürüyor ancak birileri çıkıp bizde hiç fakir kalmadı diyorsa...

Eğer bir ülkenin başbakanı ben kiracı olarak villada oturuyorum diyor ve villa çocuklarının üzerine çıkıyorsa...

Eğer devlet hazinesi delik deşik olup, cari açık matematik sınırlarını zorluyorken “biz geldik” cari açık azaldı. Diyorsa...

Eğer Tübitak, bilimi; aklı bir kenera bırakıp bastığı dergilerde bile “Allah Allah” diye kafayı buluyorsa...

Eğer Tüik, tamamen iktidarın elindeyken bile veriler kötü gösterdiği halde yorumlarla durumu iyi göstermeye çalışıyorsa...

Eğer esas gündem değiştirip açlık, fakirlik, şehitler,özelleştirmeler,ekonomi unutturuluyorsa...

Eğer bir metre bile olmayan bez parçası esas gündemi kocaman olmuşçasına örtüyorsa...

Eğer “birileri” yargıda kalan kırıntı azınlıkta ki hakimleri, savcıları da yok etmek istiyorsa...

Ve tüm bu saydıklarıma “hayır”diyenler “darbeci” ilan ediliyorsa...

Evet, ben abartıyorum...

İktidar hiç ama hiç abartmıyor...

Ben, hemde çok abartıyorum...

Ne yapayim yapım bu...

VOLKAN KAHYALAR

Farkında mısınız?

,
İnsanların Dünyada ki kaynakların az olduğuna dair bazı inançları var. Ki bu inançların var olması için eğitim döneminden itibaren çalışmalar başlıyor.

Örneğin, üniversitelerde iktisadın tanımı yapılırken: “Dünyada ki kıt kaynakların doğru ve verimli bir biçimde kullanılması için gerekli olan bilim.” Deniliyor.

Peki neden böyle yapılıyor? Hiç düşündüşündünüz mü?

Çünkü, insanlar haline şükür edip paralarını, haklarını çalanlara ses çıkarmasınlar ki o paralarını, başkalarının haklarını utanmadan yiyen kişilerin çarkları hızla dönsün.

Bu son sözümdende anladığınız üzere “kıt kaynak filan yok...” Bu durum tamamen palavra...

Sadece adaletsiz bir sistem var...

Kimse elindekini paylaşmıyor... Paylaşsa bile çok yüksek rakamlarla yani karlarla satıyor...

Ki buna emperyalizm diyoruz...

Emperyalizm, bu durumun olgunlaşması için sadece bunları yapmıyor. Aynı zamanda ekonomiyi de çok iyi bildiğinden dolayı kar marjını adha da yükseltmek amaçlı ortamı kızıştırıyor. Çünkü, ne kadar ortalık kızışırsa o kadar çok “risk var, malları getiremiyoruz bu yüzden fiyatı artırıyoruz.” Diyebiliyor.

Ki bunun en iyi örneğini ABD'nin uyuşturucu için girdiği Afganistanda gericilerle yapmış olduğu ortaklık anlaşması ile görebiliyoruz.

Birde daha başka örnek var ki o da Irak konusu...

Irak'a sağır sultanın bile bildiği, duyduğu “petrol” sebebinden girdiği için ABD, bu fiyatların artması gerektiğini çünkü böylece hem savaş tazminatını misli misli alıyorken (Sanki savaşı kendi istememiş gibi) hem de petrolün bir kısmının da kendi ülkesindeki halka bedava dağıtılacağını gayet iyi biliyor...

Aslında yeri gelmişken söyleyeyim. Her ne kadar “Obama” çekiliyoruz Irak'dan dese de yapılan “kargaşa” anlaşmalarıyla Irak da petrol bitene kadar kargaşanın bitmeyeceği aşikar...

Tüm bu anlattığım durumlara ispat olarak da emekli yahut itirafçı CIA ajanlarının kendi ağızlarından dinleyebilir Ya da günah çıkarır gibi yazmış oldukları kitapları okuyabilirsiniz.

Konu konuyu açıyor...

Aklıma gelenleri saymaya devam edeyim...

Emperyalizm ne yapar başka?

Basını kullanır mesela...

Çünkü basın en az bir istihbarat teşkilatından bile daha güçlü diyebiliriz. Bunun sebebi olarak da kolay bir şekilde kitleleri yöneltme yeteneğinin olmasını gösterebiliriz.

Diziler, magazin programları basının silahı olarak kullanılır.
Diziler de ahlak kavramları yok edilir.

Magazinde ise hem ahlak hemde “sorgulama” olguları ortadan kaldırılır. Gazeteler suni gündemlerle her ne taraftan olursa olsun gündemi esas konudan saptırır.

Emparyalizm, kutuplaşma yaratır...

Maksat bellidir: “Kullanmak istediği ülkede ki insanlar dururken kendi vatandaşlarını kullanıp yok etmek istemez. Ki buna parçala-böl-yönet sistemi” diyoruz.

Başka başka...

Daha bitmedi...

En önemli silahı “dindir” emparyalizmin...

Cemaatleri, tarikatleri oluşturur. Müritler meydana getirir.

Çünkü, insanları kandırmanın en kolay yolu “din”dir.

Gerekirse ayetlerle oynar gerekirse de ayetleri ortadan kaldırır. Eklettirir....

İsyanlar çıkartır emparyalizm...


Hastalıklar yaratır emparyalizm. Sonra bunun çaresini sadece kendinde bulundurur. Başkası bunu bulursa o zaman o kişiyi ortadan kaldırır...


Az gelişmiş ülkeysen yandığının göstergesidir bu durum. Çünkü kendi sınırlarını mı koruyacağını yoksa isyanı mı bastıracağını yahut isyanı bastıracağım diye de dışarıdan gelen her hangi bir baskıyı savuramama tehlikesi ile baş başa kalır bu az gelişmiş ülke...

Emparyalizm, insanların açıklarını aramak için sürekli kendine karşı olanları yahut olabilecekleri takip eder...

En ufak bir karşı duruşta bu açıkları önlerine sürer. Yine de kokmazsan eğer o zaman kişiyi ortadan kaldırır.

Emperyalizm, daha çok çok şey yapar aslında...

Ama daha fazla uzatmayacağım... Yinede şunu demeden edemiyeceğim: “Farkında mısınız? Bu saydıklarımdan en çok 3 tanesi bir ülkenin başına gelirken bizim başımıza bunların hepsi ve daha fazlası geliyor...”

Bence farkında filan değilsiniz! Sadece öyleymiş gibi yapıyorsunuz!

Çünkü eğer bir farkındalık olayı olsaydı bir hareket olurdu!

Çünkü eğer bir farkındalık olsaydı emparyalizmin en çok korktuğu 3 şeyi yapardınız: “Kitap okurdunuz, sorgulardınız ve örgütlenirdiniz!”

Ama ben ve benim gibiler bu ülkede bunların hiç birisini göremiyoruz! Sadece “mış gibi yapıyorsunuz” bunu gayet iyi biliyoruz!

Tatlı rüyalar güzel ülkem, güzellik uykusu olmalı bu uyku... Yoksa uyudukça emparyalistlere bu kadar tatlı nasıl gözükürdünüz?

VOLKAN KAHYALAR

2 Eyl 2010

Demek ki neymiş?

,
Dün, Dünya Barış günüydü…

Ben geri kafalı bir insanım. Öyle kolay kolay anlamam bazı şeyleri…

Belki anlatılan konu iki dakikalıktır. Ama benim sorularım gün boyunca sürer…

Bu konuda onlardan bir tanesi …

Merak ediyorum, acaba Dünya Barış gününde kaç kişi silah bıraktı?

Acaba, İsrail kaç Filistinliyi öldürdü dün? Yada tam tersi… Kaç Filistinli kaç İsrailliyi öldürdü dün?

Acaba dün kaç askerimiz öldürüldü?

Acaba kaç vatandaşımız öldürüldü?

Acaba kaç hayvan öldürüldü?

Öyle ya…

Bu Dünya barış günü… Ve Dünya da sadece insanlar yaşamıyor… Bizden başka canlılar da var…

Acaba Afrika da kaç sivil ya da sivil olmayan kişi para için öldürüldü?

Acaba kaç zenci Amerikan vatandaşı sırf renginden dolayı öldürüldü?

Acaba Çin de kaç Türkmen öldürüldü?

Acaba Irak da kaç Irak vatandaşı öldürüldü?

Ya Afganistan da o haberlere yansımayan ama öldürülen kaç kişi var?

Güney Kore ve Kuzey Kore de acaba kaç kişi öldürülmüştür?

Acaba tüm ülkelerin iç savaşlarında kaç kişi ölmüştür?

Malum o da savaş… Bunun içi dışı fark etmez…

Acaba dün kaç Aborjin öldürüldü?

Acaba dün kaç beyaz kaç beyazı öldürdü?

Acaba dün kaç tane yardıma muhtaç ülkeye yardım gitmedi de bu yüzden yüzlerce insan öldü?

Aslında bunların cevaplarının "olumsuz" olduğunu adınız kadar iyi biliyorsunuz.

Demek ki neymiş? Sadece bir gün ilan etmekle bir halt olmuyormuş!

VOLKAN KÂHYALAR
 

1 Fikir Ver ! Görüş, Yorum, Anlayış farkı... Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger Templates