7 Oca 2012

Hitler mi Tayip mi?

,

Uzun zamandan beri işlerim dolayısıyla yazmıyorum. Burada ki işlerimden kastım: Sistemde var olan  birilerine para kazandırmak için çalışmak değil. (Tabi ki bunu da o nefret ettiğim kağıt parçasını kazanmak için bende yapmak zorundayım ama) aksine , bu sistemi yıkmak için verdiğim uğraşlar dolayısıyla yazamıyorum. Yani durmadım. Durmayacağım. Yazacağım, savaşacağım. Bunu beni seven ve özellikle de sevmeyen herkes duysun, bilsin.

Beni takip etmek isterseniz  https://www.facebook.com/volkansinem3   adresinden eklemeniz yeterli.

Bugün, Adolf Hitler'in yazarlığını yaptığı  ve kenid hayatını anlattığı Kavgam kitabının ön sözünde yer alan  ( Karınca yayınlarından çıkmış olan baskısından,  Nursaç Özpınar çevirisinden)  Hitlerin Özgeçmişini paylaşacağım.

Bunu yapmaktaki amacım, Hitleri sevmemden kaynaklı değil. Aksine Hitlerden nefret etmemden kaynaklı. (Bu nefretin nasıl bir şey olduğunu  siz okuyucular da öz geçmişi okuyunca anlayacaksınız bundan eminim.)

Bu özgeçmiş önemlidir çünkü, T.C.'de yaşanan süreçleri bire bir anlatıyor.

İyi okumalar...

Avusturya asıllı alman siyaset adamı. 1933- 1945 arasındaki devlet başkanlığı sırasında Nazi diktatörlüğünü kurmuş, 2.Dünya savaşı'nı bmaşlatarak milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet vermiştir.

20 Nisan 1889'da, Avusturya'da, Braunau'da doğdu, 30 Nisan 1945'te Berlin'de öldü. Annesi ve babası, Avusturya'nın Bavyera sınırı yakınlarında bir dağ köyünden geliyorlardı. Babası Alois, Avusturya- Macaristan imparatorluğu'nun bir gümrük memuruydu. 1900-1905 arasında Linz'de ortaöğretim gördü. Sorumsuz ve tembel bir öğrenci olması nerediyle okuldan diploma alamadan ayrıldı. Bu yıllarda resim, tarih, müzik ve Richard Wagner'in yapıtlarıyla ilgileniyordu. Mimar ve ressam olmak istiyordu. 1905-1907 arasında Linz'de , hiçbir üretken etkinlikte bulunmadan geçirdi. 1907-1908 yıllarında iki kez katıldığı Viyana Güzel Sanatlar Akademisi giriş sınavında başarısız oldu. Bu başarısızlıklardan sonra, kişiliğindeki toplumdan ve gerçeklerden kaçış eğilimleri güçlendi. Viyana'da , ailesinden ve arkadaşlarından kopuk, yalnız bir yaşam sürmeye başladı.

1903'te babası, 1908'de annesi öldü. Kendisine bağlanan yetim aylığının 1911'de kesilmesinden sonra yaaşmını posta kartları ve suluboya resimler yaparak kazanmaya başladı. Geceleri kaldığı hayır kurumunda, serseri ve işsizlerle arkadaşlık ediyordu. Çalışma yaşantısı düzensizdi. Biraz para kazanınca çalışmayı bırakır, kahvelerde gazete ve kitap okur, tartışmalara katılırdı.

Siyasi olayları yakından izliyordu. Muhafazakar siyaset adamı Georg von Schonerer'in (1842-1921) Alman milliyetçiliğini benimsemişti. Avusturya- Macaristan İmparatorluğu'nu yöneten Habsburg Monarşisi'nin , Alman Birliği'ne katılmayarak, Alman ulusunun çıkarlarına ihanet ettiğine inanıyordu. İşçi sendiklaralarına katılmıyor, kendisini işçilerden üstün görüyordu. Sınıf çıkarlarını savunduğu için sosyal demrasiyele karşıydı. O dönem Viyana'da yaygın olan görüşlerin etkisiyle tüm Yahudiler'e düşmandı.

Mayıs 1913'te sanatçı olarak daha iyi yaşam koşulları sağlamayı umduğu Münih'e gitti. Yoksul, amaçsız ve aylak yaşantısını orada da sürdürdü. 1.Dünya Savaşı'nı sivil yaşantısının yalnızlığından ve başarısızlıklarından kurtulmak amacıyla yararlanabileceği bir olanak olarak, sevinçle karşıladı. Şubat 1914'te gittiği Salzburg'da sağlık açısından yeterli bulunmayarak Avusturya ordusuna alınmadı. Gönüllü olarak Alman ordusuna katıldı. Batı Cephesi'nde , 16. Bavyera Alayı'nda onbaşı rütbesiyle, haberci olarak görev yaptı. 1914 ve 1918'de iki kez demir haç nişanıyla ödüllendirildi. Ekim 1916'da bacağından yaralandı. 1918'de gazla zehirlendi; ateşkes imzanlandığında Pasewalk'da hastanedeydi. Savaşta ki tutumuyla ilgili olarak sonraki yıllarda anlatırken başarı öykülerinin ne denli doğru olduğu bilinmemektedir. Kendisi, sahip olduğu değerlerin tümünü Alman ordusunda kazandığı kanısındaydı.

Savaş bitince , bir tutsak kampında gözcü olarak görev yaptı. Kampın dağılmasından sonra döndüğü Münih'te , orduda sivil propaganda görevlisi ve sol görüşlü kişileri ihbar etmekle görevli ajan olarak çalışmaya başladı. Askerlere milliyetçi ideolojiyi benimsetmeyi amaçlayan dersler verililiyordu. Konuşmacı olarak gösterdgi başarı ve siyasi ihtirasıyla bu görevinde üstlerinin gözünde girdi. 1919 'da kurulan ve işçilere milliyetçi görüşü benimsetmeyi amaçlayan Alman işçi partisi'nin yedinci üyesi oldu.

Partinin propaganda işlerinin sorumluluğunu üstlenen Hitler, kitle duyarlılığına ve kışkırtmaya yönelik, alışılmadık yöntemler kullanarak parti görüşlerini yaydı. Şubat 1920'de Münih'te bir birahanede milliyetçi e ırkçı görüşlere dayanan kendi siyasi programını okudu. Ağustos'ta da partinin adını Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSAİP) olarak değiştirdi. Aynı yılın sonunda Yahidiler'e karşı yazılar yayımlayan Völkiscber Beobachter (Halkın gözlemcisi) adlı küçük bir gazete satın aldındı ve parti gazetesi haline dönüştürüldü. Bu yıllarda Naziler, üstünlüğü sağlayabilmek amacıyla sol partilere olduu kadar sağ partilerle de savaşım içindeydiler. Bavyera ordu komutanlığında görevli subay Ernst Röhm'ün, Fırtına Bölüğü (Sturmabteilung-SA) adıyla örgütlendiği parti militanı eski askerler, partinin güçlü olduu izlenimini uyandırmak amacıyla yerli yersiz şiddet kullanıyorlar, Komünistler'in ve Sosyalistlerin toplantılırını basıyorlardı. Hitler,siyasal görüşlerini yaymak amacıyla şiddet kullanmayı doğal buluyordu. Röhm'ün asker kişiliği, yönetimi elde tutabilmek amacıyla ordunun desteğine gereksinim duyan Bavyera eyalet yöneticilerinin Naziler'in aşırılıklarına göz yummalarını sağlıyordu.

Hitler, Temmuz 1921'de Alman İşçi Partisi'nin kurucusu Anton Drexler'i tasfiye ederek NSAİP başkanı oldu. Kasım 1923'te Münih'te bir birahanede Nasyonal Sosyalist ayaklanmayı başlatarak darbe girişiminde bulunduğunda Nazi partisi küçük bir parti,, Hitler de tanınmamış bir siyaset adamıydı. Mussoli'nin Kara Gömlekleri'nin Roma'ya yürüyüşüne özenen Naziler'in Berlin'e doğru başlattıkları yürüyüşü, polis ateş açarak dağıttı. Hitler ve arkadaşları tutuklandı. NSAİP kapatıldı.

Hitler, yargılanmasından görüşlerini yaymak ve kendisini tanıtmak amacıyla yararlandı. 5 yıl hapse mahkum olmasına karşı Landsberg kalesinde ve rahat koşullarda 9 ay kapis yattı. Bu süre boyunca Ernst Röhm'ün e sonradan özel sekreteri olan Rudolf Hess'in yardımıyla, özgün adı “Yalan, Aptallık ve Korkaklığa Karşı Dört Buçuk Yıllık Kavgam” olan (kavgam) adlı iki ciltlik kitabının birinci cildini yazdı. Gobineau, Nietche, Richard Wagner, Houston Stuart Chamberlain gibi düşünürlere ait olduunu sandığı düşüncelirn iyi özümsenmemiş bir derlemisi olan bu kitabıyla Naziler'in idolojik  üsünlüğünü kanıtlamak istiyordu.

Hapisten çıktıktan sonra, partiyi yeniden örgütledi. 1924'te yaptığı bir konuşma nedeniyle, Bavyera'da ve diğer eyaletlerde konuşma yapması yasaklandı. 1927'de, hakkındaki konuşma yapma yasağı kaldırıldı. 1929'da ABD'nin hazırladığı Almanya'nın savaş tazminatı ödemelerine ilişkin Young Planı'na karşı Alman Ulusal Halk Partisi'yle işbirliği yaptı. Bu partinin başkanı Hugenberg'in denetlediği basın organları aracılığıyla ülke çapında tanındı. 1930'da yapılan parlamento seçimlerinde NSAİP, ikinci büyük parti durumuna geldi.

Bu yıllarda Münih'e yerleşen Hitler geçimini parti kaynaklarından ve kitap, yazı ve makalelerinden aldığı telif ücretleriyle sağlıyordu. Ev işlerine bakan aynı anneden doğma kız kardeşi Angela Raubal'ın kızı Geli'yle, yakın duygusal ilişkiler içindeydi. Geli, dayısının kıskançlığına ve baskılarına dayanamayarak Eylül 1931'de intihar etti.

Hitler 1932'de Alman vatandaşı oldu ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldı. Haugenberg'in girişimiyle kurulan Harzburg Cephesi'nin desteğiyle oyların %36'sını aldı.

Ocak 1933'te Cumhurbaşkanı Hinderburg tarafından başkanlığa getirildi. Aynı gün Naziler E., Hemingway, T.Mann, M.Gorki, K.Marx, F.Engels, S.Freud, A.Einstein gibi bir çok sanatçı ve bilim adamının kitaplarını meydanlarda ateşe verdiler. Hitler, Mart'ta yapılacak seçimlerden önce halka komünizm korkusu yaratmak amacıyla Reichstag yangınının düzenletti ve siçu Komünistler'in üzerine attı. Bu olaydan sonra tüm kişisel özgürlükleri kısıtlayan bir kararname çıkarıldı. Ve büyük tutuklama harekatı başladı. Nazi Partisi Mart'ta yoğun bir baskı ve terör ortamında yapılan seçimlerden en güçlü parti olarak çıktı. Ancak hala parlamentoda salt çoğunluğa sahip değillerdi. Hitler, 23 Mart'ta kabul edilen tam yetki yasasıyla parlamentodan dikatörlük yetkileri aldı. Haziran ve Temmuz aylarında , Komünist Partisi'nden başlayarak NSAİP dışında ki tüm partileri kapattı. Bir yıl sonra 29 Haziran 1934'te, bir darbe girişimini bahane ederek, SA birliklerinin başkanı ernst Röhm'ü, tekellerde uzlaşmaya karşı çıkan Gregor Strasser'i (1892-1934) ve eski başbakanlardan Kurt von Schleicher gibi sayısı tam olarak bilinmeyen çok sayıda siyasi muhalifini “evrensel demir yasaları” uyarınca bir gece içinde öldürttü. Hinderburg'un 2 Ağustos'ta ölümünden sonra Führer (Önder) sanıyla devlet başkanlığını da üstlendi.

Hitler, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun ve Bismarck'ın Alman İmparatorluğu'nun varisi olarak gördüğü Nazi devletini, 3.Reich (imparatorluk) olarak adlandırılıyordu. Alman toplumunu istediği doğrultuda yönlendirmeye başladı. Eyaletleri denetimi altına alarak feral yönetim biçimine son verdi. 1 Mayıs 1933'te işçilerin Naziler'i desteklediklerini göstermek amacıyla düzenlenen büyük gösterilerin ertesi günü, işçi örgütlerini parti denetimi altına aldı. Sayayin, ticaret, zanaat , tarımla ilgili tüm meslekleri kapsayan meslek örgütleri kuruldu. Meslek sahipleri, çalışabilmek için bu örgütlerden birine üye olmak zorundaydılar. 6-18 yaş arası çocuklar Hitler Gençliği adlı örgüt içinde Nazi idolojisisi doğrultusunda eğitilmeye başlandı. Önce Katolik Kilisesi, ardından da gençelerin denetim altında tutulmasına karşı çıkan Protestan Kilisesi baskı altına alındı.

Nazi devleti, acımasız bir polis devletiydi. Himmler'in yönetiminde örgütlenen Koruma Kıtası (Schutz-staffel-SS) ve Gizli devlet Polisi (Gestapo) yönetimin başlıca baskısı araçlarını oluşturuyordu. Yönetimin siyasal karşıtlarının ve Yahudiler'in gönderdiği ilk toplama kampı, Haziran 1933'te Dachau'da kuruldu.


Hitlerin hayatına burada son veriyorum. Çünkü daha ilerisi belki de şu anki koşullara göre fazla abartmak olur. (Belki de olmaz. Hatta belki de az bile söyleniyor) Ancak tam da burada bir soru sorup yazıyı bitirmek istiyorum : “Ne dersiniz acaba T.C'nin başında ki İktidarın başkanı da bu kadar ileri gider mi? Daha doğrusu bu kadar ileri gitti mi?”

İlk defa bir yazım da tespit yapmak istemiyorum. Tespiti siz yapın.Malum “birileri” tespitlerimden “sürekli”  rahatsız oluyor.Bende bir kibarlık yapayim de “bir kereliğine mahsus” onları dinleyip tespit yapmayim...


Dipnot: Bu yazının İlker Başbuğ'un içeri alınması dönemine gelmesi tamamen tesadüf. Aslında çok önce yazılması gereken ancak bir türlü yazamadığım bir yazıydı.

VOLKAN KAHYALAR        

 

0 yorum to “Hitler mi Tayip mi?”

 

1 Fikir Ver ! Görüş, Yorum, Anlayış farkı... Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger Templates