Herkes
Arap isyanından bahsediyor. Kimisi ona bahar diyor kimisi başka
şeyler. Ancak şurası bir gerçek ki, bu isyan, “sistem karşıtı
çok geniş kitlelere seslenen bir isyan.” Herkesin bu isyan
karşısında kendine göre yorum ve teori geliştiriyor. Hatta bu
isyanın Amerika tarafından uygulandığına dair ilginç teoriler
de mevcut.
Ama
bu ilginç teoriyi ortaya atanlar bir konuyu atlıyorlar. Bu isyanın
başlangıcını...
Bu
isyanın başlangıcını atlamak demek olayın bütününü atlamak
demek. O halde gelin hep beraber olayın başladığı güne Tunus'a
gidelim. Hani Muhammed
Bouzazi'nin kendini yaktığı o güne...
Ama
ondan da önce Muhammed Bouzazi'nin kendini yakmasının
sebebeplerine bir bakmak gerek...
Muhammed
Bouzazi, Üniversite mevzunu olmak için sınavlara giden ancak maddi
durumunun yetersiz olmasından dolayı seyyar satıcılık yapması
sonucunda sınavlara çalışamayan bir kişi.Babası o küçükken
vefat etmiş bu sebeple küçük yaşta çalışmak zorunda kalan
Muhammed, ailesine ekmek götürmek zorundaydı. E tabi, işten
dönünce yorgunluktan dolayı uyumaktan başka zamanı kalmayan
Muhammed ders çalışamadı. Ve bu sebepten de derslerden kaldı.
Hoş sınavları kazansaydı da üniversite harcı verecek durumu da
yoktu. Yani yine okuyamayacaktı.
Yine
pazarda ekmek parası için gitmişti seyyar arabasıyla. Bir şeyler
satmaya çalışırken zabıta geldi. Ve rüşvet istedi, yoksa
arabasına el koyacaklarını söylediler. Ama Muhammed'in daha
kazancı bile üç kuruştu onu da verirse eve hiç para
götüremiyecekti. Ve zabıtaya para vermeyeceğini söyledi. Zabıta
da arabasına el koymaya kalkışınca küfürleşmeler başladı.
Daha sonra 5-6 kişi olan zabıta Muhammed'i dövmeye kalktı ama
diğer pazarcılar Muhammed'e destek verince bu sefer zabıtalar
diğer satıcılara saldırmaya başladılar. Tam bu sırada tek
kalan Muhammed'e geri dönen diğer zabıtalar Muhammed'e saldırmaya
başladılar. Ve ekmek parası olan arabasına el koydular.
Bu
duruma isyan eden Muhammed, durumu protesto etmeki için kendini
meydana atıp üstüne tineri döktü ve kıpırdamadan kendini ateşe
verdi. “Ve verdiği o ateş, belki de kelimenin tam anlamıyla
devrimin ateşi olmuştu.” Dersek eğer biraz erken davranmış
oluruz. Çünkü, her ne kadar Muhammed
Bouzazi'nin kendini yakmasından sonra devrim başladı denilse de,
gerçek isyan, bir hafta kadar sonra hastaneye kaldırılan Muhammed
Bouzazi'nin ölmesinden sonra duruma isyan eden arkadaşlarının
sokağa çıkması ile başladı.
İşte
devrimin başlangıç hikayesi işte böyle başladı. Her ne kadar
basit olaylar zinciri olarak gibi gözükse de bu olayları iyi
bilmek gerek çünkü her şeyi Amerika'nın yaptığını zannetmek
kelimenin tam anlamıyla “ahmaklıktan” öteye gidemez.
Ve
sonuç olarak isyan ,
Tunus, Cezayir, Mısır, Bahreyn, Ürdün ve Yemen'de
büyük çapta; Moritanya, Suudi
Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fasta küçük
çapta olmak üzere tüm Arap
Dünyasında başgösteren
mitingler, protestolar ve halk ayaklanmaları başlamış oldu.
Hatta bu da yetmedi, birde başka kıtalara da yansıdı bu durum.
Amerika, Avrupa ... Genel grevler bir birini izledi. Kapitalistlerin
ayaklarını denk alması için gürültüler başladı.
Bu
gürültülerin Dünya'nın her tarafında yaşanmasının sebebini
aslında Karl Marx yaptığı gözlemler ile taa.. 19.y.y.'ın
başlarında şu şekilde açıklamıştı:
« Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır. » |
İşte
bu yüzden Marx kapitalizm'in yarattığı her ekonomik krizi büyük
bir selam ile karşılardı.
Tekrar
etmek gerekirse eğer yine bu sebeplerden dolayı bu durumların
“amerika'nın yaptığını düşünmek,ahmaklıktan öteye
gidemez” (ancak bu duruma Suriye ve Libya dahil değildir.Ki bu
ülkelerde ki durumları daha sonra açıklayacağım)
Ancak
bu isyanların doğru şekilde teorik olarak yönlendirilmesi
gerekmektedir. Bu konu da da Lenin'in şu sözü durumu özetler
niteliktedir: “Teori,
bütün ülkelerin işçi hareketinin genel biçimi ile ele alınmış
deneyimidir. Elbette ki teori, devrimci pratikle birleştirilmedikçe
anlamsız olur; tıpkı, devrimci teori ile yolu aydınlatılmadıkça,
pratiğin karanlıkta el yordamıyla yürümesi gibi. Ama teori,
devrimci pratikle kopmaz bir bağla birleştiğinde, işçi
hareketinin muazzam bir gücü haline gelebilir, çünkü harekete
güveni, yönünü tayin etme yeteneğini ve çevresinde olup biten
olayların iç bağlantısını anlamayı teori, ve yalnızca teori
verebilir; çünkü pratiğe, yalnızca sınıfların bugün nasıl
ve hangi yönde hareket ettiklerini değil, aynı zamanda yakın
gelecekte de nasıl ve hangi yönde hareket edeceklerini de
anlamasında teori, ve yalnızca teori yardım edebilir.
“
İşte
tam burada işçi hareketlerini doğru bir biçimde yönledirecek
olan öğrenciler devreye girmelidir.
Yoksa
bu durum kargaşadan başka Hiçbir şey meydana getirmez. Ki bu
durum devrim alevinden saman alevine doğru gidip bir anda sönme
eylemi gösterir.
Yine
tam burada gerçek öğrenci örgütlenmelerinin önemi ortaya
çıkmaktadır. Yani kendi haklarını almak haricinde öğrenci
hareketleri aynı zamanda ulusal bir hareketten öteye gidemeyen
yahut gidemeyecek olan eylemlerini, emperyalizm ile savaş boyutuna
getirmeleri için emekçilere Enternasyonal
bazda destek vermeleri gerekmektedir.
Hadi
bakalım,işimiz hiç kolay değil. Eğer Tanrı varsa size yardımcı
olsun, yoksa siz kendinize yardımcı olun. Çünkü bunun tam
zamanı, hemde tam!
VOLKAN
KAHYALAR